Bosna Hersek'te insanlık, tarihin en korkunç katliamlarından birine tanıklık etti. Hepimizi insanlığımızdan utandıran katliamlardan, işkencelerden, tecavüzlerden, kıyımlardan bahsetmeyeceğim, zira bahsetmeye bile gücüm yok.Bu katliamla ilgili geçenlerde okuduğum başka bir detayı sizlerle paylaşmak istedim,bir türlü fırsat olmamıştı. Kısmet bu güneymiş.
Sırplar 1992-1995 yılları arasında çok yoğun bir şekilde Boşnaklara toplu katliam uygulamış; ancak cesetleri de kimse bulamasın diye çok derin kazdırdığı mezarlara koydurmuş. Katliam yapanlar çevreyi oranın bitki örtüsüne uygun şekilde yeniden yeşillendirdiler. Uydu resimleri için manyetik değişkenlik taraması yapılmasın diye mezarların içine metaller bıraktılar. 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı Sırbistan'ın katliam yaptığına dair bir delil bulunamadığını belirtiyordu. Hatta o günlerin tabiriyle "Ortada bir katliam var ama buna dair bir delil yok." deniliyordu, dünyanın gözü önünde işlenen cinayetlere karşın. Bunun üzerine Bosna devleti toplu mezarların bulunmasına dair bir komisyon kurmuştu. Bir türlü cesetler bulunamıyordu.
Katliam yapanların cinayetleri gizlemek için yaptıklarına rağmen doğa bu katliamın üstünü örtmeye razı gelmedi. Cesetlerin toprağı yoğun şekilde beslemesi üzerine toplu mezarların üzerinde Artemis isimli çiçekler fışkırdı. Sadece bu çiçeklerle beslenen " Mavi Kelebek"ler de toplu mezarların üzerinde uçup duruyordu. Bosna'da mavi kelebekler takip edilerek 300 toplu mezar bulundu. Onlar sayesinde toprak altında yatan binlerce insanın çığlığı gün yüzüne mavi kelebekler sayesinde çıktı.Bu yüzdendir ki mavi kelebekler bu dramın simgesidir.
24 Mayıs 2015 Pazar
9 Mayıs 2015 Cumartesi
Kavuşamayan Ünlü Aşıklar-3
Cemal Süreya'nın Soyadı Hikayesi
Evet, hikayemiz bir soyadının değişimiyle ilgili ancak hüzünlü aşk öykümüz iddiayı kazanan tarafla ilgili...
Cemal Süreya'nın soyadındaki "y" harfini kaybedişine dair pek çok iddia var. Ben sizinle en çok rağbet gören iddiayı paylaşayım.(Malum, en çok rağbet gören her şeyde olduğu gibi bunda da aşk ve entrika var.)
Evet, hikayemiz bir soyadının değişimiyle ilgili ancak hüzünlü aşk öykümüz iddiayı kazanan tarafla ilgili...
Cemal Süreya'nın soyadındaki "y" harfini kaybedişine dair pek çok iddia var. Ben sizinle en çok rağbet gören iddiayı paylaşayım.(Malum, en çok rağbet gören her şeyde olduğu gibi bunda da aşk ve entrika var.)
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır ve sınıflarında 'Muazzez Akkaya' isminde bir de kız varmış. İkisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış. Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar. Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerinde kalacak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda adını değiştirmeye gelmiş olay.
Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı 'Karkoç' olacak.
Sezai Karakoç kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak.
Tahmin ettiğiniz gibi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. Cemal Süreyya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından... İşte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur.
Peki sonrasında ne oldu?

Evet iddia böyle, ancak Muazzez Akkaya'nın Karakoç tarafından elde edildiği biraz şaibelidir. Zira ilerleyen yıllarda evlenip, evlat sahibi olan Muazzez Akkaya'ya :" Sezai Karakoç'u anımsıyor musunuz?" diye sorulduğunda : "Hayır, öyle birisi hayatımda hiç olmadı." der.
Bence böyle demesi gayet normal bir beyandır; çünkü o sıralarda Muazzez Hanım evlidir ve yuvasını yıkmak istemez.
Aşkın efsanesi böyle, ancak bazı araştırmacılar Sezai Karakoç'un Muazzez Hanım'a hiç açılmadığını söyler.Muazzez Hanım okulunu pekiyi dereceyle bitirir, okul günlerinde (Karakoçtan) isimsiz şiirleri paltosunun cebinde bulur ve okul bitince Maliye Bakanlığında üst düzey görevler yapan Orhan Giray'la evlenir. Aşk söz konusu olunca rivayetler bitmez Hadi şimdi dörtlüklerin ilk dizelerin harfleriyle Muazzez Akkaya'm yazan en ünlü akrostiş şiiri hatırlayalım, ne dersiniz? Şiirden bir bölüm:)
6 Mayıs 2015 Çarşamba
Çilek Reçeli
Annemin tarifinden nefis bir çilek reçeli tarifi sizlerle...
Aslında belki hepiniz biliyorsunuzdur veya pek çok yerden ulaşabilirsiniz, ama ben tarifleri bizzat deneyerek veya tadarak beğendiğim vakit veriyorum tariflerimi.
Malzemeler:
1 kilo çilek reçeli
1 kilo toz şeker
Yarım çay kaşığı kadar limon tuzu
Yapılışı: Çilekleri güzelce yıkayıp bir kilo toz şekerle genişçe bir kap içinde akşamdan sabaha kadar bekletilir. Sabah bir de ne göresiniz: suyunu salmış bir tencere çilek:) sonra içine limon tuzunu katıp,hiç su eklemeden orta ateşte, karıştırmadan kaynatılır. bu arada köpükler ara ara alınır.(Ben köpükleri bir bardakta biriktirdim, daha sonra onu şerbet gibi sulandırarak ailecek içtik.) Bazıları bir çay kaşığı tereyağı katmanın köpürmeyi engellediğini söylüyor; ama biz denemedik. Kaynadıktan sonra 20 dakika daha kısık ateşte kaynamaya devam ettirilir. Mümkün olduğunca az karıştırılmasının nedeni çileklerin ezilmemesidir, ayrıca çileklerin ezilmemesi ve kararmaması için fazla kaynatılmaması gerekiyor.. Benim ilk denemem, acemi şansı mıdır bilmem, oldukça nefisti. Hepimize afiyet olsun
Aslında belki hepiniz biliyorsunuzdur veya pek çok yerden ulaşabilirsiniz, ama ben tarifleri bizzat deneyerek veya tadarak beğendiğim vakit veriyorum tariflerimi.
Malzemeler:
1 kilo çilek reçeli
1 kilo toz şeker
Yarım çay kaşığı kadar limon tuzu
Yapılışı: Çilekleri güzelce yıkayıp bir kilo toz şekerle genişçe bir kap içinde akşamdan sabaha kadar bekletilir. Sabah bir de ne göresiniz: suyunu salmış bir tencere çilek:) sonra içine limon tuzunu katıp,hiç su eklemeden orta ateşte, karıştırmadan kaynatılır. bu arada köpükler ara ara alınır.(Ben köpükleri bir bardakta biriktirdim, daha sonra onu şerbet gibi sulandırarak ailecek içtik.) Bazıları bir çay kaşığı tereyağı katmanın köpürmeyi engellediğini söylüyor; ama biz denemedik. Kaynadıktan sonra 20 dakika daha kısık ateşte kaynamaya devam ettirilir. Mümkün olduğunca az karıştırılmasının nedeni çileklerin ezilmemesidir, ayrıca çileklerin ezilmemesi ve kararmaması için fazla kaynatılmaması gerekiyor.. Benim ilk denemem, acemi şansı mıdır bilmem, oldukça nefisti. Hepimize afiyet olsun
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)