8 Nisan 2015 Çarşamba

Kavuşamayan Ünlü Aşıklar-1

Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'in Annesi Celile Hanımın Büyük Aşkı
Aysel Hacır'ın romanı bir kez daha hatırlattı bize iyi şair, kötü aşık Yahya Kemal ile Celile Hanımın aşkını...


 Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım yaptığı resimler kadar güzelliği ile de dillere destandı. İstanbul sosyetesinin bu ünlü ismi, Nazım Paşanın oğlu Hikmet Beyle evlenir. Nazım Hikmet de varlığını ve adını bu evlilikten alır; ancak Celile Hanım ve kocası arasında şiddetli geçimsizlik başlar. Bu yıllarda Nazım Hikmet’in şiir hocası Yahya Kemal, Nazım Hikmet’in evine ders için gittiğinde kendini Celile Hanım’ın güzelliği ve kültürel zenginliğiyle büyülenmiş bulur.Yahya Kemal ve Celile Hanım arasındaki aşkın başlamasından bir müddet sonra, Celile Hanım anlaşamadığı eşinden ayrılır. Celile Hanım ve Yahya Kemal arasındaki aşk artık Bahriye Mektebinde de dillendirilir olmuştu. Dedikodular yayıldıkça öğrenciler ve Yahya Kemal arasında hoş olmayan diyaloglar gelişti. Hatta öğrencilerden Necip Fazıl, öğretmeniyle ironik bir şekilde dalga geçtiği için “Kodes” adı verilen tahta dolaba girme cezası alır.Ne var ki Yahya Kemal ve Celile Hanım arasındaki aşk alevlenerek artmaktadır. Celile Hanım dönemi için muhteşem denilebilecek yeteneklere sahiptir; yabancı dil bilir, piyano çalar, resim yapar. Yahya Kemal ise döneminin en önemli isimlerindendir. 

Elbette bu kadar dilden dile dolaşan aşk sonunda Nazım Hikmet tarafından da duyulur. Nazım bir gün “Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz.” yazılı bir notu Yahya Kemal’in paltosunun cebine bırakır. Bu nottan sonra Yahya Kemal bir dönem Nazım Hikmet ile karşılaşmamak için Celile Hanım’ın evine gitmez. Celile Hanım ise evlilik hazırlıklarındadır. Celile Hanıma deli gibi aşık olsa da evlenmekten tüm yaşamı boyunca kaçan şairimiz, Celile Hanıma hiçbir zaman onun hayalini kurduğu evlilik teklifini yapmaz.Celile hanım bu üzüntüyle Paris’e gider. Uzun müddet orada resim dersleri alır ama bir daha asla Yahya Kemal ile görüşmez. İstanbul’a döndüğünde kişisel sergiler açar,dönemin en aktif kadın ressamlarından sayılır. 
 Yıllar geçer, Nazım tutuklanmıştır.Celile Hanım yaşlanmıştır, görmeyen gözlerle oğlunun hapisten kurtulması için Galata Köprüsünde oldukça ses getiren bir açlık grevi yapar. Rivayete göre Yahya Kemal tesadüfen bu eylem sırasında Celile Hanım’ı görür; ama görmezden gelir. Yıllar sonra öldüğünde evraklarının içinden kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıkar “Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir... Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim...”
Celile Hanım muhtemelen bu aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece Paris’e giderken, Sirkeci Garı’nda vermiştir Yahya Kemal’e göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği...
Gelelim Sessiz Gemi şiirine, biz hep bu şiiri ölüme yazılmış bir şiir olarak biliriz; ancak da aslında demir alıp bu limandan kalkan gemi...

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri...

Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle İstanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır...

Ölümdür elbette Sessiz Gemi’nin konusu..Fakat aşkta aranan ölümdür ve Celile’nin ardından ada limanında bakakalan Yahya Kemal’den esintiler içerir...
Artık demir almak günü gelmişse zamandan...
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol...
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli...
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...
Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu...
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler...
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder