Aysel Hacır'ın romanı bir kez daha hatırlattı bize iyi şair, kötü aşık Yahya Kemal ile Celile Hanımın aşkını...
Nazım
Hikmet’in annesi Celile Hanım yaptığı resimler kadar güzelliği ile de dillere
destandı. İstanbul sosyetesinin bu ünlü ismi, Nazım Paşanın oğlu Hikmet Beyle
evlenir. Nazım Hikmet de varlığını ve adını bu evlilikten alır; ancak Celile Hanım ve
kocası arasında şiddetli geçimsizlik başlar. Bu yıllarda Nazım Hikmet’in şiir
hocası Yahya Kemal, Nazım Hikmet’in evine ders için gittiğinde kendini Celile
Hanım’ın güzelliği ve kültürel zenginliğiyle büyülenmiş bulur.Yahya Kemal ve
Celile Hanım arasındaki aşkın başlamasından bir müddet sonra, Celile Hanım
anlaşamadığı eşinden ayrılır. Celile Hanım ve Yahya Kemal arasındaki aşk artık Bahriye
Mektebinde de dillendirilir olmuştu. Dedikodular yayıldıkça öğrenciler ve Yahya
Kemal arasında hoş olmayan diyaloglar gelişti. Hatta öğrencilerden Necip Fazıl,
öğretmeniyle ironik bir şekilde dalga geçtiği için “Kodes” adı verilen tahta
dolaba girme cezası alır.Ne var ki Yahya Kemal ve Celile Hanım arasındaki aşk
alevlenerek artmaktadır. Celile Hanım dönemi için muhteşem denilebilecek
yeteneklere sahiptir; yabancı dil bilir, piyano çalar, resim yapar. Yahya Kemal
ise döneminin en önemli isimlerindendir.
Elbette
bu kadar dilden dile dolaşan aşk sonunda Nazım Hikmet tarafından da duyulur. Nazım
bir gün “Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz.” yazılı bir
notu Yahya Kemal’in paltosunun cebine bırakır. Bu nottan sonra Yahya Kemal bir
dönem Nazım Hikmet ile karşılaşmamak için Celile Hanım’ın evine gitmez. Celile
Hanım ise evlilik hazırlıklarındadır. Celile Hanıma deli gibi aşık olsa da
evlenmekten tüm yaşamı boyunca kaçan şairimiz, Celile Hanıma hiçbir zaman onun hayalini
kurduğu evlilik teklifini yapmaz.Celile hanım bu üzüntüyle Paris’e gider. Uzun
müddet orada resim dersleri alır ama bir daha asla Yahya Kemal ile
görüşmez. İstanbul’a döndüğünde kişisel sergiler açar,dönemin en aktif kadın
ressamlarından sayılır.

Celile Hanım muhtemelen bu aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece Paris’e giderken, Sirkeci Garı’nda vermiştir Yahya Kemal’e göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği...
Gelelim
Sessiz Gemi şiirine, biz hep bu şiiri ölüme yazılmış bir şiir olarak biliriz; ancak
da aslında demir alıp bu limandan kalkan gemi...
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri...
Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle İstanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır...
Ölümdür elbette Sessiz Gemi’nin konusu..Fakat aşkta aranan ölümdür ve Celile’nin ardından ada limanında bakakalan Yahya Kemal’den esintiler içerir...
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri...
Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle İstanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır...
Ölümdür elbette Sessiz Gemi’nin konusu..Fakat aşkta aranan ölümdür ve Celile’nin ardından ada limanında bakakalan Yahya Kemal’den esintiler içerir...
Artık demir almak günü gelmişse zamandan...
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol...
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli...
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...
Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu...
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler...
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol...
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli...
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...
Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu...
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler...
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder