26 Şubat 2015 Perşembe

İz Bırakanların İlginç Öyküleri-1

 Mimar Sinan
Uzun zamandır sizlerle tarihte iz bırakmış kişilerin hayatların yaşamından trajikomik kesitler paylaşmaya niyetleniyordum. Yeni okumaya başlayacağım Elif Şafak'ın "Ustam ve Ben" adlı kitabı, bu niyetimi gerçekleştirmeme neden oldu. Kitabın tanıtımını daha sonra paylaşacağım. Kitabı okuyanlar bilir; kitapta geçen usta Mimar Sinan, çırak ise Cihan'dır. Ben de ilk olarak Mimar Sinan'ın hayatından iki ilginç öykü seçtim. İkisi de benim yüreğimi dağlar durur.
 1) Mimar Sinan'ın Aşkı : Rivayete göre mimarımız gönlüne söz geçirememiş ve ilerlemiş yaşına rağmen, dönemin sultanı Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın kızı Mihrimah Sultan'a amansız bir şekilde aşık olmuş, ona kavuşamamış ama Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan camilere bir sır da gizlemiştir.
Mimar Sinan'ın eserlerinden biri olan bu yapı, Sinan'ın, padişahın kızı Mihrimah Sultan'a olan aşkını anlatmıştır.Her bir taşına ona olan aşkını kazır, camiinin mihrimah kadar güzel olmasını ister.
Mihrimah Sultan'ın da doğum günü olan 21 Mart günü, Mimar Sinan'ın Edirnekapı'da yaptığı ve kendi yalnızlığını anlatan bu caminin minaresi arkasından güneş batarken, Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nin o iki minaresi arasından ay doğmaktadır. Zira Mihrimah ay ve güneş demektir ve Sinan bu kelimelerle ironi oluşturmuştur.


2)Mimar Sinan'ın Ölümü: İstanbul halkı devamlı susuzluktan kavrulur. Dönemin en ünlü mimarı Mimar Sinan bu sorunu çözmekle görevlendirilir. Hiçkimsenin umudu yoktur ama Sultan Süleyman ona güvenir. Şehre su getirebildiği takdirde ne dilierse yapılacağını söyler. Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvar ve İstanbul'un dışındaki sulan Kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul'a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. Ve Kırk Çeşme suları akmaya başlar.Suyun önemini oldukça artmıştır,bu nedenle  Kanuni bir ferman çıkanr, der ki: "İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır."Bu kuralın bir istisnasını da koyar Kanuni. O da özel olarak Sinan'a iletilir. Denir ki: "Sen İstanbul'a böylesine güzel bir çalışma sonunda kırk çeşme sularını getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin."Ve Süleymaniye civarındaki meydan çeşmesinden Sinan'ın evine özel olarak yol yapılır ve su akıtılır. Böylece Mimar Sinan evinde özel suyu olan tek kişi olur.Ancak zaman hızla akıp gider,İtibarının yüksekte olduğu devirde, kendisinin kıymetini takdir edenler bir bir bu dünyadan göçmüşlerdir. Kanuni vefat etmiştir, yerine başka padişahlar geçmiştir. Ve Sinan 99 yaşına gelmiştir. 
 Bir gün Sinan'ın saraya çağırılır. Saraya girer, orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur. Sinan'a şöyle derler: "Sinan Ağa, hakkında şikayet var. Eve su almak yasak olduğu, hiç kimse evine özel olarak su almasın' diye padişah fermanı olduğu halde, sizin evinizde özel su varmış."

"Evet," der, "Cihan Padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. İstanbul'a yaptığım, su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım."


"O zaman şu müsaadenizi, fermam görelim de ses çıkarmayalım. Kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin."

Sinan'ın cevabı şu: "Ben o zaman Cihan Padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok, ama su benim evimde akıyor."Divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur: " Sinan'a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı için bir cezaya mucip olmamalıdır." Ve Sinan 100 yaşına girerken hastalanır yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evindeki musluktan su akmıyor. İstanbul'a su getiren Sinan, susuz evde vefat eder. Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır:


"Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükafatını da ahirette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz."

Koskoca Mimar, imparatorluğun su ihtiyacını giderecek şanına şan katacak eserler veriyor ama o herkesin su sorununu çözerken kendisi bir damla suya muhtaç ölüyor. Ne üzücü değil mi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder