Havaların güzelleşmesi ile günü birlik gezi kaçamağı yapma isteği artıyor insanın. Bizim gezimizden hareketle size Edirne'de ne yapılır fikir verelim istedim. Geziniz bol ve keyifli olsun.)Minik seyyahım kurban bayramının üçüncü günü Edirne’yi minik
ayaklarıyla arşınladı. Yürümeye merak salan tatlı mucizemiz bir eli
babasında bir eli annesinde şehir turu attı adeta. İlk iş şehrin her
tarafından görünen ve görkemiyle herkesi büyüleyen Selimiye Camisinin
şaşaasıyla oğlumuzu tanıştırmak oldu, Mustafa Amcasıyla ben camiyi
gezerken oğlum babasıyla caminin avlusunda turladı. Huzurlu avludan
çıkmak istemiyor insan açıkçası, içerideki çini süslemeler kadar
dışarıdaki ahenk de insanı büyülüyordu; yalnız caminin üst katının da
ziyarete bir an önce açılması gerektiğini düşünüyorum. Caminin içindeki
ters lale adeta simge olmuş.
Rivayete göre “Selimiye Camii’nin
bulunduğu yer geçmişte lale bahçesiymiş. Mimar Sinan camiyi buraya
yapmayı kararlaştırmış, bu kararını padişaha bildirmiş. Camiinin
yapılmasına karar verilince, bahçenin sahibi bu karara karşı çıkmış.
Bahçesini satmak istememiş. Ancak sonunda camiinin bir yerine bahçesinin
veya kendisinin hatırlanması için bir motifin işlenmesi karşılığında,
bu işe razı olmuş. Sinan cami bittiğinde, bahçe sahibinin bu dileğini
yerine getirip söz konusu lale motifini yapmış. Ancak inadıyla caminin
yapımını gerçekleştiren, tarla sahibinin tersliğini anlatmak için lale
motifini değil de, “ Ters Lale” motifini çizmiştir.” Bu ters lalenin
halk arasında birçok efsanesi de varmış. Bu batıl inançlarından bir kaçı da şöyle:
“Selimiye
camisindeki, ters lale her yıl biraz daha aşağıya doğru inmekte ve ters
lale tabana ulaştığı anda kıyamet kopacağına inanılmakta. Camiye gelen
ziyaretçilerden bazıları, Lalenin sütunun ortasında olduğunu görünce, oh
hele şükür kıyametin kopmasına daha çok varmış diye sevinirler. Bir
diğer rivayete göre de; bu Ters lale motifini iki gözü kör olan bir
mermer ustası tarafından işlenmiş, lalenin iki yaprağının yukarı doğru
bakmasının ‘Allah’ lafzını, aşağıya doğru bakmasının ise ‘Lillah’
lafzını ifade ettiğini, bundan dolayı laleye dokunmanın şifa
getireceğini düşünen halk, çocuğu olmayan çiftlerin ters laleye
dokunarak çocuk sahibi olacağına inanmakta”. Eee bu kadar ters laleden
bahsedip de magnetini almamak olmazdı. Minik Seyyahımla gitiğimiz her
yeri simgeleyen magnet koleksiyonumuzdaki yerini aldı bu magnet de

Camiden çıkıp Bedesten ve Kapalı Çarşıda şöyle bir dolaştıktan
sonra bebeğimin yemek saatinin gelmesi dışında hepimiz de açlıktan
bitkin düşmüştük. Edirne’de tabi ki ciğer yedik. Açıkçası ben de Mustafa
da ciğeri sevmiyorduk ama Edirne’de olmanın şanına karşı
çıkılmazdı.Kendimizi yemeğe kaptırmışken oraya has güzel tatlılardan
yememek olmazdı hemen tatlıcıya gittik. Daha önce yediğim ve tadı
damağımda kalan peynir helvasından yemek için can atıyordum. Kocacım
peynir tatlısı, Mustafa trileçe siparişi verdi. Hepimiz birbirimizin
tatlısından yiyorduk ve hepsinin tadı da muhteşemdi. Canım yavrum en çok
peynir helvası ve yanında ikram edilen muhteşem dondurmayı beğendi,
açıkçası ben trileçeyi ilk kez denemiştim ama tadı harika kesinlikle onu
da tavsiye ediyorum. Peynir tatlısının burada tahinle sunumu tatlıya
ayrı bir lezzet katmış.İyi ki her birimiz farklı siparişler vermişiz ve
bu lezzetlerin hiçbirinden mahrum kalmamışız diye düşündük tatlı üstüne
çayımızı içerken.
Oh yedik, içtik, enerji dolduk. Bizim seyyah, daha çayın son
yudumlarını almadan dolaşmaya başladı; eh biz de oturmaya mı geldik
diyip başladık Eski Camiyi gezmeye. Buradaki Cennet Taşı veya Kabe
Taşı’nı da mutlaka görmek gerek tabi…”İnanışa göre, Eski Cami’nin
duvarına konulan bu taş, aşırı
yağışlardan dolayı Kabe’nin duvarlarından
düşen taşların bir parçasıymış. Taşları ne şekilde yeniden Kabe
duvarına koyacağını düşünürken uykuya dalan Kabe emiri, bir gün
rüyasında Hz. Muhammed‘i
görmüş. Hz. Muhammed rüyasında emire, Diyar-ı Rum’da bir cami olduğunu
ve taşı oraya göndermesi gerektiğini söylemiş. Bunun üzerine parça,
yapımı ağır aksak ilerleyen Edirne’deki Eski Cami’ye gönderilmiş.
Parçanın bu caminin duvarına konulmasının ardından Eski Cami kısa sürede
tamamlanmış.” Caminin her tarafı eşsiz hat sanatı ile dolu.Minik
kuşumun hat yazılarının yanında ufacık pozları çok şirindi doğrusu.
Buradaki gezimizden sonra Şifahane’ye (Sağlık Müzesine) doğru yol aldık.
II.

Beyazıt külliyesi içindeki müze mükemmel düzenlenmiş.Tıbbın bizdeki
gelişimini ve Avrupa’da akıl hastaları yakılırken aynı çağda bizim
onları tedavi etmeye çalışmamız insana verilen değerin bir zamanlar ne
kadar yüksek olduğunun göstergesi olsa gerek. Müze Avrupadan da birçok
ödül almış haklı olarak.

Geziden sonra Meriç kenarında oturup da şöyle bir keyif yapmadan
gitmek olmazdı değil mi? Nehir kenarındaki masaları kapmak için köşe
kapmaca oynayan bir sürü insanın içinden şanslı azınlıktan biriydik. Biz
keyif yaparken faytonlar ve fotoğraf için gelen gelin- damatlar mekanın
seyrini daha da güzelleştiriyordu. Ayrıca fiyatların da makul olduğunu
belirtmeliyim.Biz pazartesi gitmiştik , O gün orada “Pazar” varmış
ürünler oldukça güzel ilgilenenlere duyurulur. Edirne’nin insana büyük
bir huzur veren bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Biz bu kadar gezi
yeter diyip vakitlice evimizin yolunu tuttuk şansımıza son bir gün
batımı eşiz bir dolunay manzarasını da içimize çektikten sonra .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder