4 Mart 2015 Çarşamba

Minik Seyyahımla Edirne

Havaların güzelleşmesi ile günü birlik gezi kaçamağı yapma isteği artıyor insanın. Bizim gezimizden hareketle size Edirne'de ne yapılır fikir verelim istedim. Geziniz bol ve keyifli olsun.)Minik seyyahım kurban bayramının üçüncü günü Edirne’yi minik ayaklarıyla arşınladı. Yürümeye merak salan tatlı mucizemiz bir eli babasında bir eli annesinde şehir turu attı adeta. İlk iş şehrin her tarafından görünen ve görkemiyle herkesi büyüleyen Selimiye Camisinin şaşaasıyla oğlumuzu tanıştırmak oldu, Mustafa Amcasıyla ben camiyi gezerken oğlum babasıyla caminin avlusunda turladı. Huzurlu avludan çıkmak istemiyor insan açıkçası, içerideki çini süslemeler kadar dışarıdaki ahenk de insanı büyülüyordu; yalnız caminin üst katının da ziyarete bir an önce açılması gerektiğini düşünüyorum. Caminin içindeki ters lale adeta simge olmuş. Rivayete göre “Selimiye Camii’nin bulunduğu yer geçmişte lale bahçesiymiş. Mimar Sinan camiyi buraya yapmayı kararlaştırmış, bu kararını padişaha bildirmiş. Camiinin yapılmasına karar verilince, bahçenin sahibi bu karara karşı çıkmış. Bahçesini satmak istememiş. Ancak sonunda camiinin bir yerine bahçesinin veya kendisinin hatırlanması için bir motifin işlenmesi karşılığında, bu işe razı olmuş. Sinan cami bittiğinde, bahçe sahibinin bu dileğini yerine getirip söz konusu lale motifini yapmış. Ancak inadıyla caminin yapımını gerçekleştiren, tarla sahibinin tersliğini anlatmak için lale motifini değil de, “ Ters Lale” motifini çizmiştir.” Bu ters lalenin halk arasında birçok efsanesi de varmış. Bu batıl inançlarından bir kaçı da şöyle: “Selimiye camisindeki, ters lale her yıl biraz daha aşağıya doğru inmekte ve ters lale tabana ulaştığı anda kıyamet kopacağına inanılmakta. Camiye gelen ziyaretçilerden bazıları, Lalenin sütunun ortasında olduğunu görünce, oh hele şükür kıyametin kopmasına daha çok varmış diye sevinirler. Bir diğer rivayete göre de; bu Ters lale motifini iki gözü kör olan bir mermer ustası tarafından işlenmiş, lalenin iki yaprağının yukarı doğru bakmasının ‘Allah’ lafzını, aşağıya doğru bakmasının ise ‘Lillah’ lafzını ifade ettiğini, bundan dolayı laleye dokunmanın şifa getireceğini düşünen halk, çocuğu olmayan çiftlerin ters laleye dokunarak çocuk sahibi olacağına inanmakta”. Eee bu kadar ters laleden bahsedip de magnetini almamak olmazdı. Minik Seyyahımla gitiğimiz her yeri simgeleyen magnet koleksiyonumuzdaki yerini aldı bu magnet de
Camiden çıkıp Bedesten ve Kapalı Çarşıda şöyle bir dolaştıktan sonra bebeğimin yemek saatinin gelmesi dışında hepimiz de açlıktan bitkin düşmüştük. Edirne’de tabi ki ciğer yedik. Açıkçası ben de Mustafa da ciğeri sevmiyorduk ama Edirne’de olmanın şanına karşı çıkılmazdı.Kendimizi yemeğe kaptırmışken oraya has güzel tatlılardan yememek olmazdı hemen tatlıcıya gittik. Daha önce yediğim ve tadı damağımda kalan peynir helvasından yemek için can atıyordum. Kocacım peynir tatlısı, Mustafa trileçe siparişi verdi. Hepimiz birbirimizin
tatlısından yiyorduk ve hepsinin tadı da muhteşemdi. Canım yavrum en çok peynir helvası ve yanında ikram edilen muhteşem dondurmayı beğendi, açıkçası ben trileçeyi ilk kez denemiştim ama tadı harika kesinlikle onu da tavsiye ediyorum. Peynir tatlısının burada tahinle sunumu tatlıya ayrı bir lezzet katmış.İyi ki her birimiz farklı siparişler vermişiz ve bu lezzetlerin hiçbirinden mahrum kalmamışız diye düşündük tatlı üstüne çayımızı içerken.
Oh yedik, içtik, enerji dolduk. Bizim seyyah, daha çayın son yudumlarını almadan dolaşmaya başladı; eh biz de oturmaya mı geldik diyip başladık Eski Camiyi gezmeye. Buradaki Cennet Taşı veya Kabe Taşı’nı da mutlaka görmek gerek tabi…”İnanışa göre, Eski Cami’nin duvarına konulan bu taş, aşırı
yağışlardan dolayı Kabe’nin duvarlarından düşen taşların bir parçasıymış. Taşları ne şekilde yeniden Kabe duvarına koyacağını düşünürken uykuya dalan Kabe emiri, bir gün rüyasında Hz. Muhammed‘i görmüş. Hz. Muhammed rüyasında emire, Diyar-ı Rum’da bir cami olduğunu ve taşı oraya göndermesi gerektiğini söylemiş. Bunun üzerine parça, yapımı ağır aksak ilerleyen Edirne’deki Eski Cami’ye gönderilmiş. Parçanın bu caminin duvarına konulmasının ardından Eski Cami kısa sürede tamamlanmış.” Caminin her tarafı eşsiz hat sanatı ile dolu.Minik kuşumun hat yazılarının yanında ufacık pozları çok şirindi doğrusu. Buradaki gezimizden sonra Şifahane’ye (Sağlık Müzesine) doğru yol aldık. II.

Beyazıt külliyesi içindeki müze mükemmel düzenlenmiş.Tıbbın bizdeki gelişimini ve Avrupa’da akıl hastaları yakılırken aynı çağda bizim onları tedavi etmeye çalışmamız insana verilen değerin bir zamanlar ne kadar yüksek olduğunun göstergesi olsa gerek. Müze Avrupadan da birçok ödül almış haklı olarak.
Geziden sonra Meriç kenarında oturup da şöyle bir keyif yapmadan gitmek olmazdı değil mi? Nehir kenarındaki masaları kapmak için köşe kapmaca oynayan bir sürü insanın içinden şanslı azınlıktan biriydik. Biz keyif yaparken faytonlar ve fotoğraf için gelen gelin- damatlar mekanın seyrini daha da güzelleştiriyordu. Ayrıca fiyatların da makul olduğunu belirtmeliyim.Biz pazartesi gitmiştik , O gün orada “Pazar” varmış ürünler oldukça güzel ilgilenenlere duyurulur. Edirne’nin insana büyük bir huzur veren bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Biz bu kadar gezi yeter diyip vakitlice evimizin yolunu tuttuk şansımıza son bir gün batımı eşiz bir dolunay manzarasını da içimize çektikten sonra .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder