Usta yazar Yaşar Kemal hayatını kaybetti bugün, benim payıma da ona dair bir şey yazmak düştü naçizane.
Hayata hüzünle başladı; ancak hüzünlere boyun eğmeden onu
yenmek için mücadele içinde sürdürdü yaşamını Yaşar Kemal’in babası Sadık Bey aşireti
ile birlikte, 1915 yılında bölgedeki olaylar nedeniyle, Van"ın Erciş yöresinden
Çukurova"ya göç ederek geldi ve Kadirli"ye yerleşti. Van"ın Erciş yöresinden Çukurova"ya göç ederek
geldi ve Kadirli"ye yerleşti. Oğluna da kendi adı olan Sadık ismini verdi,
yanına Kemal’i de ekleyerek. Soyadı kanunundan sonra Gökçeli soyadını aldılar. Bir Türkmen köyünde tek Kürt
ailenin çocuğu olması, evde Kürtçe dışarıda Türkçe konuşmak zorunda bırakıyordu
onu. Bir camide babası gözlerinin önünde öldürüldüğünde daha beş yaşındaydı
Yaşar Kemal, çocuk yüreği kocaman bir acıyı sahiplenmek zorunda kalmıştı.
Babasının mezar taşına “Van Muhaciri” yazmışlardı. Çocukluğu onun deyimiyle
eşkiyalığın içinde geçti, dayısının en büyük eşkiyalardan biri olduğunu belirtiyordu.
Çocuk ruhunda derin yaralar biriktirmesi onun öykülerinde ve romanlarında bu
kadar büyük başarılar elde etmesini sağlamış olsa gerek. Ne çok eser verdi
ayaklı kütüphane , bilgi deposu, halk arkadaşı, toplumsal uzlaşmacı, barışçı,
ezilenden yana Yaşar Kemal. Eserlerinin ana fikrini kendisi belirtmişti zaten,
halktan yana olmak. Sanat anlayışı hep aynıydı:
« Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse,
onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun
önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...]
Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını
isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum. » Çok yaşa,
çağlar boyunca fikirlerde varlığını sürdür büyük usta. Korkma usta, ölüm
bedenini yenebilir; ama düşüncelerini asla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder